Her şey bütün dünyayı saran Covid-19 salgını ile başladı. İş yerlerimizi kapatıp evlere sığındığımızda sürecin nasıl devam edeceğini stres ve merakla bekliyorduk. Tabi ki kara kara düşünceler sardı içimizi. Nihayetinde, pandeminin ne kadar devam edeceğine dair bir bilgimiz yoktu.
Her şeye rağmen, yaşadığımız bölgeyi düşününce kendimizi şanslı hissettik. Şehir merkezinden uzak olsak da havası, denizi, doğası bize yaşam enerjisi veriyordu. Bulunduğumuz coğrafyaya neler katabiliriz diye düşünürken hemen hemen her bölgenin kendine ait bir gazozu olduğunu fark ettik.
İğneada’nın adını taşıyacak bir gazoz yapacaksak bu bölgeye ait bir lezzet de bulmamız gerekiyordu. Bölgede yıllardır arıcılık yapıldığını ve bölgenin bitki örtüsünü düşününce ballı gazoz yapmaya karar verdik. Kendi balımızı üretmek için yolumuza birkaç kovan arı alarak başladık.
Dışarıdan bakınca kolay gibi görünse de arılara bakmak beklediğimizden daha yorucu idi. Düzenli olarak ilgilenmek gerekiyordu arılarla. Süreç ne kadar yorucu olsa da kovanlarımızda ne zaman bal görsek çocuklar gibi mutlu olduk. Gazozumuzu farklı kılacak balın üretimine böylece başlamış olduk.
Fakat balın yanına, ferahlık sağlayacak bir aroma daha bulmamız gerekiyordu. Sonunda, limon ferahlığını ve mis kokusunu formülümüze ekledik. Mükemmel tadı yakalayabilmek için önce ailemizle sonra sevdiklerimizle defalarca tadım yaptık. İstediğimiz lezzeti yakalamıştık.
İğneada’nın adını taşıyan bir gazoza imza atmış ve bölgemize katma değer katmış olmak bizi çok heyecanlandırıyor. Bütün bu sürecin sonunda ortaya çıkan İğneada gazozumuza bütün yerel market, restoran ve kafelerde ulaşabilirsiniz.